31 Ekim 2011 Pazartesi

Beşiktaş'ın Kombine Aymazlığı...

Futbol, kitleri hareket kabiliyetinin yüksekliği sayesinde dünyanın en popüler oyunu.Bu oyunun bu denli popüler olması, oyunun oynandığı coğrafyadaki para kaynaklarını da bir şekilde harekete geçiriyor. Ve kulüpler aldıkları sonuçlar kadar sattıkları forma ile de bir sıralamanın içinde buluyorlar kendilerini.

Kulüplerin gücü aslında birebir taraftar sayıları ile de ortaya konabilir. Sportif başarının yeni taraftar edinmedeki gücü göz ardı edilemez. Sportif başarı ile taraftar sayısı arasında doğru orantı var. Bu orantının bir değer bacağı da kulüplerin sezonluk kart satışları.

Beşiktaş taraftarı Sivas maçında bilet fiyatlarını protesto edip yönetime bir ayar vermeye çalışınca, çok değerli Beşiktaş yöneticisi Mete Düren de taraftara ayar verdi. "Ekmek bulamazsan pasta ye" diyenlerin ezberini bozan Düren, "400TL'lik bilet alacaklarına 50TL'lik bilet alsınlar" diyerek taraftara atarlandı.

Ayrıca bu sezon adet olarak en düşük kombineyi sattıklarını ama tutar olarak geçen senenin %70'i oranında ciro yaptıklarını belirtti.

Uzun süredir bu konuda yazma niyetindeydim ve Sayın Düren bu niyetimi gerçeğe çevirdi.

2006 yılından bu güne kombine fiyatlarını yan yana koyduğumuzda, enflasyon hesaplamasına Kombine bilet katılmamasının düşük enflasyonun sebebi olması muhtemel.

2006-2007 sezonunda Beşiktaş'ın en pahalı kombinesi 2.950 TL olan VIP ÜST D iken 2011-2012 sezonunda aynı yerin bilet fiyatı 8.250TL oldu. Yani o günden bu güne %180 oranında zamlandı.
2006-2007 sezonunda İnönü Stadında en düşük kombine fiyatı ise 70TL ile Eski Açıktı. Bu sezon eski açıktan takımını desteklemek isteyen bir Beşiktaş taraftarının cebinden çıkması gereken tutar ise 700TL. Değişim %900.Aynı Şekilde Yeni açık tribündeki kombine fiyatları da %900 oranında bir zam görmüş.Yukarıdaki tabloda kombine kartların sezon sezon fiyatlarını görüyoruz. Fiyatlardaki artışa mantıklı bir açıklama getirecek yönetici yok sanırım. Gırtlağa dayanan borçlar için kombineden bu kadar medet ummak umutsuzluğun resmidir aslında.

Ayrıca Sayın Demirören'in "Kombine almasanız da olur" anlamına gelen "dekoder alın" çıkışı da yönetimin kombine satışına bakışı açısından bize bir ip ucu vermekte.

Stad, konfor, maç izlenebilirlik vs. gibi pek çok kritere göre bölünmüş. Beşiktaş maçları için kombine almak isteyen taraftara yönetimimiz 12 farklı seçenek sunuyor. Bu seçeneklerden "VIP" ile başlayanlar hem kapasite olarak az, hem de belli bir gelir eşiğinin üzerindeki bir azınlığa hitap ediyor. Her takım gibi aslında halkın takımı olan ve taraftarlarının %90'a yakını orta ve alt sınıfa mensup(çünkü ülkenin %90ı bu standartta) bir takımın, bu taraftar grubuna satabileceği kombine sınıfları bir nebze numaralı, kapalı ve açık tribünler.

Ancak geçtiğimiz sürece baktığımızda VIP katagorisindeki kombinelere gelen zam ortalama %330 olurken, daha düşük gelirli taraftara hitap eden numaralı,kapalı ve açık tribünlere gelen zam ortalama %390. Numaralı tribününü bu hesaplamanın dışında bırakırsak Kapalı ve Açık tribünler içi 5 sezonluk zam %720 oranında.

2006'dan bu güne EUR%28,USD%14 artmış, Beşiktaş'ın Eski ve Yeni Açık Kombineleri ise %900.. En az atış ise %279 ile VIP ALT C&D'de olmuş.

Sayın Mete Düren kombine satışlarının bir oyuncu transferine bile yetmediğini söylemiş. Evet bu sezon kombine satışları 2mioTL civarında. Ancak geçmiş dönemlere bakarsak 2006'dan bu güne 70mioTL ciro yapılmış. Geçtiğimiz sezonun geliri ise 20mioTL.

Sayın Düren 20mioTL bir futbolucunun transfer bedeli çıkartmıyorsa yaptığınız transferlerin gerçek fiyatını kamu oyuna açıklama zamanı gelmiştir. Mendez ile olan kafa kol ilişkiniz konusunda az çok fikrimiz var ama siz 20mioTL'ye bir oyuncu alamıyorsanız vermeniz gereken çok hesap var.

Vakit bu yönetim anlayışı için "taraftara ayar vermek" vakti değil "hesap verme" vaktidir. Tabi hesap soran olursa. Ha unutmadan; Quaresma ne gol attırdı akşam yea. Trivelaaa..

UEFA Kupasında Şampiyonlar Liginden Gelen Takımların Başarısı

1999 yılının mayıs ayının 15. günü Avusturyalı hakem Günther Benkö son düdüğü çaldığında tarih Lazio'yu son Kupa Galipleri Kupası şampiyonu olarak kayıtlara geçti. Vieri'nin 7. dakikada attığı gole Dani ile cevap veren Mallorca 81. dakikada Nedved'in golüne engel olamadı ve payesine tarihte şampiyon yerine finalist olarak anılmak düştü.

Sven-Goran Eriksson'un kazandığı belki de son kupa olan bu Kupa Galipleri Kupasından sonra Avrupa arenasındaki sezon boyunca süren kupa sayısı ikiye düştü. Artık ülkelerinin kupasını kazanan takımlar daha rekabetçi bir kupa olan UEFA kupasında mücadele etmeye başlayacaktı.

Kupa Galipleri Kupasının kalkmasının sebebi her ülkenin sadece kupa sahibinin ya da finalistinin gittiği bir kupa olmasıydı aslında. Kupaları zaman zaman sürpriz takımlar kazanabiliyor ve bu ekipler ülkelerinin güçlü takımları olmayabiliyordu. Kupaya katılan takımların düşük şöhretide kupanın izlenme oranını büyük ölçüde etkiliyordu.

Bir diğer statü değişikliği de Şampiyonlar Ligi gruplarında hedefsiz takım bırakmamak adına gruplarında 3. olan takımların yollarına UEFA kupasında devam edecek olmasıydı. 32 takımlı eleme turundan bu kupaya dahil olan Şampiyonlar Ligi üçüncüleri bu kupayı ne oranda kazanıyor?

Kupa Galipleri Kupasının kalkmasından bu güne UEFA kupası 12 tane şampiyon çıkarttı. Bu 12 şampiyon içinde aralarında Galatasaray'ın da bulunduğu 5 takım Şampiyonlar Liginden gelip mutlu sona ulaştı.

Bu konu ilk aklımı kurcalamaya başladığında Şampiyonlar Liginden gelen takımların %90-%95 oranında kupayı aldığı gibi bir tahminim vardır ancak sezonları incelediğimizde bu oran sadece %41.

2000'de Galatasaray, 2002'de Feynoord, 2005 yılında CSKA Moskova, 2009 yılında İstanbul'da Shaktar ve son olarak 2010 yılında Atletico Madrid şampiyonlar liginden gelip UEFA kupasını alan takımlar oldular.

Liverpool,Valencia,Sevilla iki kez,Zenit ve yine Porto iki kez UEFA kupasını mücadeleyi Ağustos'tan Mayıs'a kadar aynı kupada sürdürerek müzesine götürdü.

Şampiyonlar liginden gelen takımlar için UEFA kupası çok kolay ya da çantada keklik bir kupa değil. Bunun rakamlardan da görebiliyoruz.

Ancak burada tartışılması gereken konu kupanın kazandırdığı para. Bir kulüp UEFA kupasına play-off'tan başlayıp kupayı müzesine götürdüğünde kasasına yaklaşık 6mioEUR koyuyor. Şampiyonlar liginden gelen kulüp ise 4,5mioEUR kazanıyor.Buna şampiyonlar ligi gelirleri de eklendiğinde toplam tutar 10mioEUR'yu buluyor.

28 Ekim 2011 Cuma

Borsa'da İşlem Gören Süper Lig Takımlarının Mali Tabloları



Sadece "yönetemiyoruz" desek ve yazıyı bitirsek olur aslında. Geçtiğimz hafta büyük acıları peş peşe yaşayan bir ülkenin vatandaşları olarak yaşanan turnusol görevli olaylar pek çok eksiğimizi tokat gibi suratına çarptı. Ve o tokat vicdansız,faşist yaklaşım sahiplerinin tokadıydı. Bu acı olaylar sırasında 4 büyüklerin bilançoları sessiz sedasız Kamu Aydınlatma Platform'un da yerini aldı. Adı her ne kadar Kamu Aydınlatma Platformu olsa da yayınlanan tabloları ve dipnotları analiz etmek çok kolay değil. Teknik ve ağır finansal terimler arasında kaybolmadan bir kaç ilgi çekici noktaya dikkat çekmek gerekli.

Bu tablolardaki veriler 01-06-2011 / 31-08-2011 tarihleri arasında kalan 3 aylık döneme ait. Yani futbol oynanmayan,transfer karşamasında geçen ve şike soruşturmasının gölgesindeki bir döneme ait.

Geçtiğimiz günler de gazeteler küçük puntolarla bunu haber yaptılar ama verdikleri sadece rakamlardı ve tüm takımların zarar ettiğini yayınladılar. Öncelikle biz de bu rakamları vererek başlayalım.



Yukarıdaki grafikte mavi ile belirtilen kısım takımların futbol gelir ve giderlerini, diğer kısım ise futbol dışı yönetim ve finansal giderlerini göstermekte. Bu durumda İstanbul'un 3 büyüğünün futbol olarak 20mioTL ile 30mioTL zarar ettiğini görüyoruz. Ama gözden kaçmaması gereken konu bu dönem de Süper Lig'te maç olmadığı için kulüpler Yayın Gelirinden mahrum kaldı. Aslında iş biraz karışık Kulüpler bu alacaklarına karşılık kasalarına en az 10 mioTL para koydu ancak bunu mali tablolalarına gelir olarak değil Avans olarak yazdı. Kulüplerin bu zararı aslında hormonlu bir zarar. Lig normal dönemde başlasaydı bu zararlar ortalam 10-15mioTL daha az olacaktı. Ayrıca bu dönem de maç olmadığı için maç günü gelirleri de oldukça düşük. Bu dönemin tek kar açıklayan takımı Trabzonspor.

Aşağıda kulüplerin özet gelir tablosu var. Bu tabloya bakılında Şampiyonlar Liginin ne kadar önemli bir gelir kapısı olduğunu görüyoruz. Ayrıca bu gelir kapısına katılma şartlarının ligin 8. haftasında değişmesi de ayrı bir yazı konusu.



  • GELİRLERE ŞİKE DARBESİ
Kulüplerin gelirleri, Deloitte Money League ve UEFA Fair Play gibi standartlara göre 3 ana başlık altında toplanıyor. Bunlar Yayın Gelirleri, Maç Günü Gelirleri ve Ticari Gelirler.

Bu sezon gelirleri geçtiğimiz yıl ile karşılaştırdığımızda şike sorusturması nedeni ile geç başlayan liglerin, yayın gelirlerini büyük oranda düştüğünü görüyoruz. Gçetiğimiz sezon 4 büyük kulüp toplam 92mioTL gelir kaydederken bunun %53'ünü yayın gelirleri oluşturuyordu.

Bu sezon ise kulüplerin gelir kaleminde %17'lik bir artış oldu ve gelir toplamı 108mioTL'ye ulaştı. Ama 108mioTL'nin içinde Yayın Gelirlerinin payı ise sadece %25.



Maç günü gelirlerinde ise %189'luk bir artış var bunun açıklaması şike sürecinin en sancılı takımı Fenerbahçe'ye taraftarının sahip çıkması. 38,4MioTL Maç günü gelirinin 32mioTL'si Fenerbahçe'ye ait. Taraftar kart, kombine kart ve loca satışlarında bir inanılmazı gerçekleştirdi Fenerbahçe. Ligde bulundukları sıra da aslında futbolcuların kenetlenmesi bir anlamada. Buna taraftarın da eklenmesi ile bu kenetlenme sadece puan tablosunu değil gelir tablosunu da olumlu etkiliyor.



Yukarudakş grafik 4 büyük kulübün gelir toplamlarını gösteriyor. FB haricinde diğer kulüpler 20-27mioTL bandında gelir elde ederken Fenerbahçe 37mioTL gelir ile en yakınındaki takımdan 10mioTL fazla gelir etde etmiş görünüyor.



Kupalarına katılmanın önemini yukarıdaki tablo aslında açıkça gösteriyor. Trabzonspor'un 21mioTL yayın gelirinin 18mioTL'lik kısmı Şampiyonlar Ligi katılım payından gelen kısım. Aynı zamanda Beşiktaş'ta Avrupa Ligi sayesinde 5,6mioTL gelire sahip. Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligine gidememesinin 3 aylık faturasının da 18mioTL olduğunu görebiliyoruz.

  • GİDER DENGESİ
Ülkemizde şirket yöneticilerinin tasarruf kelimesi söz konusu olduğunda birinci refleksi işçi çıkartmaktır. Çünkü pek çok firmada en büyük gider "personel maliyeti" dir. Bu aslında en büyük değerin de personel olduğunu gerçeğini gösterir ama görmezden gelinir. Gider bakımından takımlarımızı incelediğimizde an az gidere sahip takım olarak Trabzonspor'u görüyoruz. En çok gidere sahip olan takım ise Fenerbahçe.



Toplam gider içinde Fenerbahçe 50mioTL barajını geçen tek takım. Gelirinden 1,7 kat daha fazla bir gidere sahip ve bu giderler içerinden 22mioTL'lik "Futbol Altyapı Giderleri" adında bir gideri var. Yani toplam giderin neredeyse %33'ünü altyapıya harcıyor. Acaba bu 22mioTL "Altyapı" giderinin semeresini ne zaman alacak Fenerbahçe?

Futbolcu ücretlerinin toplam gider içinde en çok olduğu takım tabi ki Beşiktaş. Giderin %60'ı futbolcu maaşları.Diğer 3 büyük takımın futbolcu ücretlerinin toplam gidere oranın da %43 ila %47 arasında bir dengede duruyor.

Peki bu futbolculara verilen paralar takımın kasasına ne şekilde yansıyor?

Beşiktaş ve Galatasaray gelirlerinden daha fazlasını futbolcularına ödüyorlar. Beşiktaş toplam gelirinden %112, Galatasaray ise %103 futbolculara ödeme yapıyorlar. Bu durum en borçlu iki kulübün neden bu takımlar olduğunun da bir nevi göstergesi.

Fenerbahçe gelirlerinin %74'ünü, Trabzonspor ise %40'ını futbolcu ve teknik heyete maaş olarak veriyor. Önümüdeki 3 ayda STL gelirlerinin Gelir Tablosuna yansıması ile bu oranların düşeceğini de belirtmek gerekli.

Giderler açısından başka bir detayda 3 ayda ödenen Menajerlik giderleri. Fenerbahçe ve Galatasaray kulüplerinin dipnotlarında bu konuya ait detay bulunmuyor ancak Beşiktaş'ın Mendez ile olan içli dışlı ilişkisini göz önüne aldığımızda 3,4mioTL menajerlik gideri fazla göze batmıyor. Trabzonspor ise kendi Mendez'ini yaratma peşinde sanırım. Sezonun ilk 3 ayı için giderleştiren Menajerlik faaliyetleri 6,7mioTL. Burada takımın son anda Şampiyonlar Ligine alınması ve hızlıca yapılan transferler mazeret olarak gösterilse de tüm takıma 10mioTL ücret verirken 6mioTL menajerlik gideri yapmak ciddi olarak araştırılması gereken bir konu. Menajerler, futbolculardan çok kazanıyor neredeyse.

  • SÜRDÜRÜLEBİLİR BORÇLANMA
Gelir tablosunun bu dönemdeki aldatıcılığından bahsetmiştik.Ancal bilanço kalemleri açısından aynı şeyi söyleyemeyiz.

Muhasebe 101'in konuarından biri "cari oran" adı verilen bir rasyodur. Bu rasyo şirketlerin borç ödeme gücünü gösteren ve karşılaştırmada daha gerçekçi sonuçlara ulaşmayı sağlayan bir orandır. Bu oranın 1(bir) olması demek o şirketin 1 yıl içindeki borçlarını herhangi bir sıkıntıya mahal vermeden ödeyebilecek durumda oması demektir.

Bizim 4 büyük kulübümüz içinde en yüksek oran 0,47 ile Fenerbahçe'ye ait. Yani Fenerbahçe mevcut durumda borçlarının sadece %47'sini ödeyecek durumda. Bu da borcu borçla ödemek ve faiz giderine kaylanmak anlamına geliyor. En kötü durumda ise 0,22 ile Beşiktaş var.



4 büyük kulübün toplam 1.077.334.668TL borcu bulunuyor. Bu borcun 336.358.524TL'si bankalara ve bunun da 143.106.484 TL'si bir yıl içinde ödenecek.

Takımların borç detaylara aşağıdaki tablodan ulaşabilirsiniz.



Bu kadar borca faiz yükünü de eklediğimizde ortaya çok daha karamsar bir tablo çıkıyor. Takımlarımızın ödediği faizlere bakarsak birinci sırada yine Beşiktaş'ı göreceğiz.


Beşiktaş'ın 3 aydaki faiz maliyeti tam 4,5mioTL bunu 2,4mioTL ile Galatasaray izliyor. Fenerbahçe ise bu dönemde diğer 3 kulübün aksine faiz geliri elde etmiş. Bu borçlanmanın getirdiği maliyetin bir ayağı. Diğer ayağı ise kur üzerinde dalgalanmanın getirdiği kur riski. Özellikle USD ve EUR'daki aşırı değerlenme sonrası borçlarının büyük çoğunluğu döviz cinsinden olan kulüplerin TRL karşılığı borçlarında da bir artış meydana geldi.

Kur riskinden en fazla etkilenen takım ise Galatasaray oldu. 3 ay içinde borcu TRL olarak 27mioTL arttı. Basitçe anlatmak gerekirse Galatasaray, döviz 2,1TL iken 1mioTL borçlandı ve karşılığı olan 2,1mioTL'yi harcadı. Borç vadesinde kur 2,4TL oldu ve Galatasaray borcunu ödemek için 2,4TL'den 1mioEUR aldı ve borcunu ödedi. Bu durumda Galatasaray aslında 2,1mioTL için 2,4mioTL ödedi.

Galatasarayı izleyen kulüp ise 18,5 mioTL ile Beşiktaş. Borçları bu iki kulübe göre daha az olan Fenerbahçe ve Trabzonspor kur riskinden toplam 7mioTL gibi bir zarara uğramış.




  • ÖZKAYNAK SORUNU
Özkaynak en temel anlamıyla tüm varlıklar satılıp borçlar ödendikten sonra elde kalan kısımdır. İki kulübümüzün özkaynakları eksi değerde yani şirketin kendine ait hiç birşeyi olmadığı gibi satsa,savsa yine de borç kapanmıyor. Bu şirketler futbol dünyasının saygın kulüpleri olmasaydı şimdiye kadar çoktan iflaslarını açıklamışlardı ancak saygınlıkları sayesinde yüksek de olsa faizle borç bulabiliyorlar ve bir şekilde mevcuduyetlerini sürdürebiliyorlar.



Sonuç olarak;

  1. Kulüplerin bu dönemdeki zararlarının yüksek olmasının sebebi bu dönemde STSL'in oynanamasıdır.
  2. Kulüplerin neredeyse tamamı borçlanma konusunda sınıfta kalmıştır.
  3. Bu görüntü ile Finansal Fair Play kriterlerini bayağa bir esnetecek TFF ya da kulüplere mali tablo makyajında uzman kişileri işe almasını önerecek.
  4. Kulüplerin gider kalemleri belli bir standarta sahip değil, bu yüzden gider karşılaştırmalarında standart oluşturmak zor. TFF'nin tüm kulüplerin aynı standartı tutturması için ortak ve detaylı şablon hazırlamalı.
  5. Finansal Fair Play'de özkaynağı eksi olan kulüplerin üzerine çizgi çekiliyor. Bu durumda Beşiktaş ve Galatasaray büyük risk altında.
  6. Fenerbahçe'nin borsaya açılış şekli diğer 3 kulübe daha farklı. Fenerbahçe bugüne kadar futbolcuları Dernekten kiralayıp kullanıyordu ve vergiden muaftı ancak yeni düzenlemeden sonra futbolcular dernekten Fenerbahçeye geçti.Önümüzdeki dönemde giderlerde bir şişkinlik yaşanabilir.
Sabrınız için teşekkürler