31 Aralık 2011 Cumartesi

Footcast #4: Beşiktaş'ın Tasarruf Tedbirleri

Bu vodcast'te Beşiktaş'ın borç yükünü ve tasarruf tedbirlerini konuştuk.


FootCast #3: Trabzonspor'un Olcan ve Jebrin transferleri

Bu vodcastimizde sevgili Uğur Karakullukçu ile Trabzonspor'un Olcan ve Jebrin transferlerini konuştuk. Bir ara dilim sürçtü Olcan'a Olcay bile dedim:)

Keyifli seyirler


30 Aralık 2011 Cuma

İlk Videocast. Alper Potuk, Özgür Çek ve Fenerbahçe

Öncelikle kusurumuz varsa affola. Sportivi'de Hat-Trick programında yorumculuğu paylaştığım sevgili Uğur Karakullukçu ile yazmayalım ahkam keselim dedik ve giriştik bu işe. Football Ramble tadında 4 tane videocast çektik.

Programın introsu konusunda şiddetle yardıma ihtiyacımız olduğunu vodcasti izleyince siz de anlayacaksınız.

Program ismine önerilerinizi bekliyoruz. Bu önerilerden birine Simon Kuper'ın kült kitabı Futbolun Şifrelerini hediye edeceğiz.

İlerleyen haftalarda diğer blogger arkadaşları da ağırlayacağız.

Desteğiniz için şimdiden teşekkürler.


29 Aralık 2011 Perşembe

Bekçi Beşiktaş İlişkisi

Kongre üyeleri birgün ülkenin işsiz bir bölgesinde, kocaman ve terk edilmiş bir hurda yığını deposu keşfetmişler… İçlerinden biri:

“Bir bekçi kiralayalım buraya sahip çıksın” demiş… “Birileri gelip burda bişeyler karıştırmasın”…

Böylece bir adamı BEKÇİ sıfatıyla işe almışlar… Ertesi gün bir diğer kongre üyesi:

“İyi yaptık da bir eksik var…”demiş… “Biz bu adama bir iş tanımı vermedik ki adam nasıl çalışıcağını bilsin? Ayrıca iş tanımını verdikten sonra adamı bir de eğitmek lazım”…

Diğerleri onu haklı bulmuşlar, böylece bekçinin iş tanımını belirliyecek bir PLANLAMA DEPARTMANI kurmuşlar, oraya da bu tanımları rapor edecek bir DOKÜMANTASYON UZMANI ile bir de bekçi için EĞİTMEN almışlar…

Birkaç gün sonra diğer kongre üyesi sormuş:

“Peki ama bu bekçiyle iş tanımını yapanlar iyi çalışıyolar mı, bunu takip edecek biri lazım diil mi?”

Böylece bekçi ve eğitmenlerini denetliyecek bir KALİTE KONTROL DEPARTMANI kurmuşlar, oraya da bir KALİTE KONTROL SORUMLUSU ile bu adamların ne yapıp ettiğini rapor edicek 2 tane MÜFETTİŞ almışlar…

Ertesi gün bir diğer kongre üyesi demiş ki:

“Peki ama bir bekçi ve peşinden bir sürü denetleyici işe aldık, bunların maaşını kafamıza göre mi vericez? Bekçiye ne kadar, kalite kontrol departmanına neye göre ne kadar maaş verilicek, bunun bi sistemi olmalı…”

Böylece bir MUHASEBE DEPARTMANI kurmuşlar… Oraya da bir MUHASEBECİ, bir BORDRO MEMURU ve bütün bu insanların ne kadar çalıştığını işe geliş gidiş saatlerini takip edecek bir DENETLEME UZMANI işe almışlar…


Ertesi gün bir diğer kongre üyesi sormuş:

“Eveet, bir bekçimiz var, bağlı olduğu departmanları da kurduk, iyi güzel de bunlar kendi başına buyruk mu iş yapıcaklar? Bunlara bir müdür lazım diil mi? Tabi müdür aldıktan sonra bunun bir de yardımcısı olması lazım…”

Bunun üzerine bekçi ve bağlı bulunduğu departmanlar için 1 MÜDÜR, 1 MÜDÜR YARDIMCISI, bir de bunlara SEKRETER işe almışlar…

Ve birkaç gün sonra kongre toplantısında tartışma çıkmış:

“Şu hale bak! Bütçenin 22.000TL üzerine çıkmışız! Bütün gereksiz harcamaları belirleyip yarından itibaren kesmemiz lazım!” demiş üyelerden biri.

Bunun üzerine bekçiyi kovmuşlar.

2 gün önce açıklanan 28 maddenin özeti yukarıdadır aslında.

27 Aralık 2011 Salı

Şapkadan Çıkan Tavşan


Beşiktaş'ın devasa borcunu düşürmek için uygulamaya aldığı tasarruf tedbirleri aşağıda. İlk fırsatta konu ile ilgili bir yazı yazacağım ama şimdilik siz 28 maddeyi okuyun ve geleceğe güvenle bakın.

1 Personel alımı durdurulmuştur, alınan personelin yerine başkanın onayı olmadan idari ve sportif personel dahil eleman alınmayacaktır.

2 Personele verilmiş veya verilecek olan telefonlara ait giderlerin kontrolü açısından Kartalcell-Avea hatları kontörlü hatlara dönüştürülecek ve mevcut limitler en az yüzde 50 oranında

3 Kadro dışı-sosyal yardım, personel/sporcu ödemeleri-kişi bazında gözden geçirilecek ve kadrolar en az sayıya indirelecektir.

4 Tüm birimlerimizde bugünden itibaren ara zam, düzeltme zammı veya ek ödeme gibi isimlerle yapılan uygulamalar durdurulmuştur.

5 Personele olağanüstü bir neden olmadan avans ödemesi v.b. ödemelerin yapılmaması ve iş avanslarının en kısa sürede kapatılması sağlanacaktır.

6 Personelle ilgili olarak organizasyon, kutlama ve sponsorluk harcamaları yapılmayacaktır.

7 Trafik cezaları, aracın tahsis edildiği kişiler tarafından ödenecektir.

8 Kısa vadede acil ve zorunlu olanlar dışında mal ve hizmet alınmalı durdurulmuştur.

9 Futbol şubesi dışındaki ücretli araba kiralamaları iptal edilecek ve yeni kiralama işlemi yapılmayacaktır. Amatör şubelerdeki sporculara ilişkin sözleşmelere dayanan araç kullandırımları mevcut sponsor aracılığıyla karşılanacaktır.

10 Havuzdaki araçlar hariç olmak üzere yakıt ve benzeri giderlerin kulübümüzün tarafından karşılanması uygulaması kaldırılmıştır.

11 Yurtiçi ve yurtdışı seyahatler kontrol altına alınıp seyahat giderlerinin en aza indirilmesi sağlanacaktır.

12 Bireysel sektereterlik uygulaması kaldırılmış olup mümkün olduğu ölçüde havuz sekreterliği uygulamasına geçilecektir.

13 Temsil ve ağırlama giderleri sadece zorunlu hallerde gerçekleştirilecek, çiçek, yemek ve v.b. giderler en aza indirilecektir.

14 Mümkün olduğunda havuz aracı kullanılacak, taksi kullanımı zorunlu haller dışında yapılmayacaktır.

15 Kırtasiye ve fotokopi giderleri konusunda azami tasarruf sağlanacaktır.

16 Taşeron hizmet alımları zorunlu olmadıkça yapılmayacak olup bu konudaki hizmetlerin kadrolu personel tarafından karşılanması sağlanacaktır.

17 Yasal anlamda mali yük getirmeyecek şekilde hizmet ve kira sözleşmeleri ilgili birimlerden onay alınarak fesh edilecek, süresi biten sözleşmeler başkanın onayı olmadan yenilenmeyecektir.

18 Müsabaka ve antrenmanlar ile diğer sportif aktiviteler tesislerimizde gerçekleştirilecek olup antrenman ve aktivite zamanları buna göre yapılacaktır.

19 Futbol, basketbol ve voleybol altyapı ve diğer alt yapılarla ilgili federasyonların zorunlu kıldığı takımlar dışındaki tüm takımları faaliyetleri iptal edilmiş olup bu şekilde faaliyet gösteren sporcuların adreslerine en yakın spor okullarına yönlendirilmesi için gerekli düzenlemeler yapılacaktır.

20 Altyapılardaki mevcut servis uygulamasının saat ve sayıları tekrar düzenlenerek en az yüzde 50 oranında azaltılması sağlanacaktır.

21 Şehir içi kamplarda kendi tesislerimiz kullanılacaktır.

22 Futbol A Takımına ilişkin ödemelerde sezon sonuna kadar asgari 4 milyon Euro tasarruf sağlanacaktır.

23 Finans giderlerinin en az düzeye indirilmesi için gerekli çalışmalar yapılacak ve tedbirler alınacaktır.

24 Borçların kanuni takibe uğramadan alacaklılar ile gerekli görüşmeler yapılarak uygun vadede ödenmesi ve ilave yükler çıkarılmadan çözümlenmesi sağlanacaktır.

25 Elimizde bulunan her türkü stokların sayımı yapılacak bu stoklar değerlendirilerek nakte dönüştürülmesi için gerekli çalışmaların yapılması sağlanacaktır.

26 Alacaklarımız-sponsorluk, pazarlama dahil-yakın takibe alınarak tahsilatlarının hızlandırılması sağlanacak gerekirse yasal süreç başlatılacaktır.

27 Yerli sporcularla yabancı para cinsinden sözleşme yapılmayacaktır. Yeni sporcu alımlarına ve sözleşmesine yönelik ihtiyaçların belirlenmesi, görüşme yapılması ve sözleşme şartlarının belirlenmesi çalışmaları başkanın iznine tabi olacaktır.

28 Özellikle sporcu menajerlik uygulamalarında ilgili federasyonlar ile uluslararası federasyonların yönetmelik ve kurallarına uyulması konusunda gereken özenin gösterilmesi ve menajerlik ödemelerinin ve ödeme koşullarının oyuncu sözleşmesi şartlarına ve oyuncunun kulüp ile ilişkisinin devamına bağlanması sağlanacaktır. Oluşturulacak ya onunla gidilecek ya da toplu taşıma araçları kullanılacak.

Ali Sami Yen'de Ev Sahibi Olmak. -Arsenal Neler Yapıyor Öyle-

Ali Sami Yen stadının arazisi üstündeki yapı gün ve gün kepçe darbeleri ile yıkıldı ve her sabah o yoldan geçen başta Galatasaraylılar olmak üzere tüm futbolseverler tarihi başarılara ev sahipliği yapmış stadın tarihten silinmesini üzülerek izledi.

Onca başarının karşılığında stadın yıkılmadan önceki halini hatırlayanlar o "halin" o "başarılara" yakışmadığını hatırlayacaktır. Bu "yakışıksız" durum sadece Ali Sami Yen stadyumu için değil Şükrü Saraçoğlu ve TT Arena hariç diğer stadlarda varlığını son sürat sürdürüyor. Hiç bir armaya yakışmayan stadlar ile şike ve teşvik bir araya gelince son yılların en düşük seyirci ortalamasını yakalamak hiç de şaşırtıcı değil. Örneğin İnönü stadında maçın 30. dakikasında Eski Açıktaki yerinizi terk edip tuvalate gitmek isterseniz maça yaklaşık 5-10 dakika ara vermek zorundasınız. Ya da devre arasını bekleyecek stadın o bölümüne ait tek tuvaletinde sıra bekleyeceksiniz.

Neyse konumuz o değil. Düşünün ki Galatasaray TT Arena'ya gitti ve Ali Sami Yen dokusu bozulmadan bir rezidansa dönüştürüldü. Stadların mülkiyeti devletin olduğu sürece parayı verenin düdük sahibi olduğu düzende bunun olması imkansız gibi.

Geçtiğimiz günlerde Arsenal maçı izlerken Highbury'de kameranın sağ tarafında takım kadrolarının olduğu elektronik pano geldi aklıma. Sonra ise orada artık Highbury Square Flats olan yerin resimlerine daldım.

Highbury stadyumu artık rezidans. Arsenal, Emirates'e taşınınca eski stadın arazisine boyundan daha çirkin gökdelenler yapmak yerine başarıların beşiği yeşil alanı bahçeye çevirerek her bir tribünün şeklini koruyarak rezidans işine girdi. Geçtiğimiz sezon Premier League'in en yüksek gelirine sahip olan Arsenal'ın 382mio£ gelirine en çok yaklaşan kulüp 96mio£ eksikle Man Utd oldu.

Arsenal'ın gelirinin bu derece yüksek olmasının sebebi ise gayrimenkul satış gelirleri. Gunners geçtiğimiz yıl 157mio£'luk bu sezon ise 30mio£'luk gayri menkul satışı gerçekleştirdi. Şu anda bir adet 2+1 bahçe görünümlü dubleks bir daire müsait durumda. Ama genelde daireler yatırım ve gayrimenkul şirketlerine toplu olarak satılmış.
Arsenal bir ara ekonomideki dalgalanma sonrası bu proje için aldığı borçları ödeyemeceği düşünülen Arsenal'ın vergi öncesi 28mio£ kar ile bu işi kapatması kulübün mali işler direktörü Stuart Wisely bir başarı olarak görülebilir.

Biz yayın gelirlerine mahkum olup, futbolcuların parasını bile ödemezken Arsenal'ın projeleri ile gelir yaratma becerisinden kaç yöneticinin haberi var acaba? Ya da kaç yöneticinin buna ihtiyacı var. Zaten sıfır şeffaflık ilkesi ile yönetilen kulüplerin yöneticilerinin yöneticilik öncesi mal varlıkları ile sonrasındaki mal varlıkları arasındaki fark nedir acaba?

Sadece Digitürk'ün verdiği para ile kendini dev aynasında gören marka-patent uzmanı yöneticilerimize tek söylebileceğimiz "Allah marka değerinize zeval vermesin."

16 Aralık 2011 Cuma

Arsenal Taşın Suyunu Sıkıyor

Daha önce kulüplerin ilginç gelir yaratma projelerine yer vermiştik blogda. Sevilla'nın forma sırt numaralarını taraftarların resimlerinden oluşturup 3,5mio€ gelir elde etmesinden sonra çok daha büyük ve kapsamlı bir proje Arsenal tarafından hayata geçiriliyor. %30'u tamamlanan projenin mantığı çok basit; "taş satmak".

Arsenal, Emirates Stadına taşındıktan sonra stadyum ve maç günü gelirlerinde hatrı sayılır bir gelir artışı sağladı. Stadın kuruduğu alan etrafındaki bir iki "şey" dışında bomboştu. Bu sürede Emirate'i Arsenallaştırma" süreci başladı. Yeni stadında Arsenal'ın kendini misafir hissetmemesi için yapılan çalışmalar 2009 yılına dayanıyor.
Arsenal CEO'su Ivan Gazidis'in öncülüğünde önce stadın etrafına "12 Harika An" duvarları yapıldı. Bu duvarlar Kupa Galipleri Kupası şampiyonluğundan, Ian Wright'ın Cliff Bastin'a ait gol rekorunu kırdığı ana kadar 12 değişik muhteşem anı temsil ediyor.

Daha sonra ise yazımızın asıl konusu olan "Armoury Square" ve "The North Bank Terrace" projeleri başladı. Bu proje Hollywood'daki yıldızlar caddesi gibi bir proje aslında. Stadın etrafındaki alana belli ölçülerde adınızın olduğu taşlar yerleştiriyor Arsenal kulübü. Ve esfaneler için banklar bulunuyor. Bu taşlara istediğini yazdırabiliryorsunuz.
Armoury Square'de şimdiye kadar 10.500 adet taş yerleştirilmiş durumda. Sırada bekleyen 62.500 kişi var. Amoury'de 10cm x 20cm taşlar 50£'dan başlıyor, 40cm x 40cm taşlar ise 595£ 'a satılıyor. Diğer taşların fiyatları ise 95£ ile 395£ arası değişiyor.
Armoury Square'den beklenen gelir 15mio£ civarından. Maliyetler düşüldüğünde Wenger için kullanılabilir 10mio£ ve keşfedilmeyi bekleyen bir çok yetenek kalıyor.

Bir değer proje ise "The North Bank Terrace" . Bu projede konsept biraz daha farklı. Burada taraftarların satın aldığı bloklar ile bir dinlenme ve oturma alanı oluşturuluyor. The North Bank Terrace'de taş fiyatları 50£ ile 999 £ arasında değişiyor.

Projede taşlara yazdıralan yazılardan bazıları ;

MY FIRST GAME
FA CUP FINAL
MAY 15TH 1998
A Mayfair, Islington

NIGEL A THOMAS
HACKNEY GOONER
Nigel Thomas, London E8

I WATCHED MY FIRST GAME
WHEN I WAS 8 YEARS OLD
WITH MY DAD, BILL JONES
Amy Jones, St Albans

THE NORTH BANK TERRACE
IS A SPECIAL PLACE FOR
THE DAVIDSON FAMILY
The Davidson's, Highbury

ANNE SIMPSON
HIGHBURY GIRL
EMIRATES WOMAN
Pete Simpson, London

ARSENAL IS MY
LIFE, JUST ASK
MY WIFE!
Mike and Lisa Graham, Esse

Bu iki projeden Arsenal'ın toplam gelir beklentisi 20mio£ civarında. Biz 1TL verip adam gibi WC'ye girmeye razıyız, kapısı da varsa adımızı kendimiz yazarız arkasına.

8 Aralık 2011 Perşembe

Şampiyonlar Ligi ve Trabzonspor'un Kasası

Şampiyonlar Ligine gidişi kadar elenişi de bir çok değişkenin karmaşık yapısına bağlıydı Trabzonspor'un. Sürece baktığımızda Avrupa Kupaları tarihinde bir kupadan aynı sezon içinde iki kere elenerek tarihe de geçti Bordo Mavililer.

İşin katılıp katılmama kısmından, Liginin kulüplerimize kazandırdıklarına ve bu lige sürekli katılımın ne kadar önemli olduğuna geçelim.

Trabzonspor geçtiğimiz sezon 67mioTL net gelir açıkladı. Ve bu 67mioTL'nin 50mioTL'si Süper Lig yayın haklarından geldi. Bu sezon ise Trabzonspor Şampiyolar Liginde oynadığı 6 maç karşılığında 22mio€ kazandı. Bugünkü kur ile 54mioTL. Ki bu tutar CSKA Milano'dan galibiyet ile ayrılmasaydı 25mio€'ya çıkacaktı.

Şimdi bu paranın dağılımına bakalım isterseniz.

Şampiyonlar ligi gelirleri grup aşamasında 4 katagoriye ayrılır.
  1. Ayak bastı parası dediğimiz katılım tutarı. Şampiyonlar liginde gruplara kalan her takıma 3,9mio€ verilir.
  2. Maç Bonusu olarak gruplara kalan takım oynayacakları 6 maç için 3,3mio€ alır. Maç başı 550K €.
  3. Market Pool dedikleri kabaca yayın hakları olarak açıklayabileceğimiz bir tutar. Her ülkeye puanına göre bir pay ayırlıyor ve bu pay o ülkeden Şampiyonlar Ligine katılan takımlar arasında yine takımların puanına göre hesaplanıyor. Türkiye'nin toplam payı 12mio€ ve 2 sezondur lige tek takım yolladığımız için bu tutar sadece Şampiyonlar Ligine katılan takımın kasasına giriyor.
  4. Son kriter ise Performans Bonusu. UEFA Şampiyonlar Ligindeki her galibiyete 800K€, her beraberliğe ise 400K€ veriyor.

Grup aşamasında ilk ikiye girip bir sonraki tura kalan takımlar 3 mio€, çeyrek finale kalan takımlar 3,3 mio€, yarı finalistlerin her biri 4,2 mio€, finalistlerden kaybeden 5,6 mio€, şampiyon ise 9 mio€ kazanıyor.

2. turu Milanodan gelecek skora bırakan Trabzonspor için bu 3mio€ kayıp ancak isterseniz başlangıçtan bu güne hangi aşamada ne kadar tutar kazandı bordo-mavililer ona bir bakalım.

Temsilcimiz ayak bastı parası olarak 3,9 milyon €, 6 karşılaşma için 3,3 milyon € ve özellikle kupada tek temsilcimiz olmasından dolayı 12,4 milyon € aldı. Bordo-Mavililer grupta sıfır puan çekseydi bile 19,6 milyon €'yu kasasına koyacaktı.

Performans bonusu olarak da 2,4 milyon € kasasına koyan temsilcimiz toplamda 22.048.000€ kazandı.

Bir önceki sezon 5mio TL stad hasılatı yapan takım içeride oynadığı 3 karşılaşmada da aşağı yukarı 2-3 mio TL kazanmıştır.

Şampiyonlar Ligi, prestijden ziyade geleceği planlamak adına her kulübün hedefinde bulunması gereken bir turnuva. Kulüplerin yurtiçindeki kısır çekişmelerden yüzünü Şampiyonlar Ligine dönmesi gerekli. Geçtiğimiz sezon 34 maç sonunda stad ve yayın geliri olarak 55 mio TL kazanan Trabzonspor aynı parayı 6 maçta kazandı.

Anlayana sivri sinek olduysak ne mutlu.

5 Aralık 2011 Pazartesi

Gelir Yaratmada Yaratıcılık - Tebrikler Sevilla

Taraftarı olduğu futbol takımında kendinden bir parça görmeyenimiz yoktur büyük ihtimalle. Hobi olsun diye takım tutanlar dışında büyük bir çoğuncuk bir yerde bir şekilde kendini anlatıyor diye takım ile kendini özdeşleştirir. Bı özdeşleme durumu işe takımların gelir kaleminde önemli bir yer tutar.

Kimi takımının formasını alır, kimisi yeni doğan çocuğuna tulum alır, kimisi de özel günlerdeki hediyelerini tuttuğu takımın lisanslı ürünlerinden seçer. Tüm bunlar taraftar olmanın doğal bir sonucudur ve müşteri-taraftar dengesi içinde anlamlı bir yere oturur.

Son olarak taraftar-takım ortaklığında yeni bir projeye imza attı Sevilla. Bir Sevilla taraftarıysanız ve resminizin takımınızın formasında yer almasını istiyorsanız 25€'yu gözden çıkartmalısınız.

Yapılan çalışma ile 2x2mm resminizi gönderiyorsunuz, tüm gönderilen resimler takımın forma numaralarına yerleştiriliyor. Böylece resminiz ile Kanoute'nin 12 numarasında yer alabilirsiniz.
2x2mm evet oldukça ufak ama bu çalışma ile Sevilla yıllık ortalama 3,5mio€ gibi bir parayı kasasına koymayı hedefliyor.

Belki sezon sonunda bu resimli formalar açık artırma ile satılıp gelir artırılabilir.

Böylesi hem taraftarı memnun edecek, hem de gelir sağlayacak projelerin ülkemizde de artması dileği ile.

28 Kasım 2011 Pazartesi

Şehrin İki Yakasına Finansal Bakış

Bir şehrin iki yakası. Bir birinden çok farklı, siyah ile beyaz gibi, daha doğrusu mavi ile kırmızı gibi.

Manchester şehri Britanya'nın ekonomik gelişiminde önemli bir yere sahip. Sanayi devrimi ile birlikte sürekli göç alan bu şehir oldukça kozmopolit bir yapıya sahip. 1301 yılında bir kasaba, 1853 yılında bir şehir ve 2000'li yıllarda ünü tüm dünyayı sarmış futbol takımları. Bu gün Manchester'de insanların kafasında bir soru var. United imparatorluğu yıkılacak mı? United'lılar için EPL kupasını bir süre için Londra'ya emanet etmek kabul edilebilir olsa da o emanetin Ethiad'a gitmesi United'lılarının moralinin bozulması için yeterli bir sebep.

Şehrin mavi yakasının aşağı yukarı 5 yıldır yaptığı yatırımların karşılığını şimdi alıyor olması; paranın ancak doğru kullanıldığında ve sabır ile harmanlandığında olumlar sonuçlar verdiğini bize gösteriyor.

Geçtiğimiz günlerde Manchester şehrindeki takımlar 2011 yılı finansal sonuçlarını kamuoyu ile paylaştılar ve ManCity'nin 197mio£'luk zararı çok konuşuldu.

Öncelikle bu zararın gayet normal olduğunu belirtmek gerekir. Çünkü City bu sezona kadar sadece bir kaba inşaattı. Bir inşaat satışa hazır hale gelene kadar sadece gider yazar. Arazi alırsınız, temel atarsınız, demir alırsınız, tuğla alırsınız, işçi tutarsınız. Boş bir arazide bir anda bir bina yükselmeye başlar. İlk satışı, inşaata başladıktan 2 yıl sonra yaparsanız önceki iki yıl zarar açıklarsınız. Çünkü gelir yoktur ya da kısıtlıdır ama inşaatı yapmak için sürekli gider yaparsınız. İşte City'de geçtiğimiz sezona kadar inşaat için sürekli gider yaptı. Bu sezon CL'ine katıldı, EPL'de lider durumda. Stadının adını kiraya verdi. vs.

Şehrin diğer yakasında ise işler yolunda görünüyor. Gelirler, ManCity'nin 2 katından fazla, giderler çok daha az. Geçtiğimiz sezon ManUtd'ın kasasında 10mio£ kar kalmasının sebebi de bu oturmuş yapı.

Finansal Fair Play testine girdiğinde iki kulüpte bu sınavdan çıkacak. City bir takım sponsorluk anlaşmaları imzalayarak Şeyh'in kasasından kulübün kasasına giden paranın yolunu biraz daha uzatacak, hepsi bu. Biri sayamadığını parasını futbola harcamak istediğinde Platini bile olsanız buna engel olamazsınız.

Şimdi şehrin iki yakasının finansal sonuçlarına daha detaylı bakalım.
2011 sezonunda şehrin iki takımının kasasına toplam 485mio£ para girdi. Bunun 128mio£'u kombine ve bilet satışlarından, 188mio£'su yayın gelirlerinden ve 168mio£ ise forma ve lisanslı ürün satışları ile diğer ticari gelirlerden oluşuyor.

Yukarıdaki tablo City'nin alacak daha çok yolu olduğunu özetliyor. Bu sezon CL'den gelecek yayın gelirleri ile tablo biraz daha düzgün bir hal alabilir.

Gider kalemleri incelendiğinde ise ilk gözümüze çarpan futbolcu ve teknik ekip maaşları. Man Utd 'ın personel dağılımında en dikkat çekici konu neredeyse her futbolcuya bir teknik adamın düşmesi. Man Utd 2011 yılında 71 futbolcu ve 70 teknik adam istihdam etmiş. Ayrıca küçük bir not da eklemek gerekirse ilk kez 2011 yılında futbolcu sayısı, teknik adam sayısının üstünde. Bunu bir başarı indikatörü olarak almak gerekir mi derseniz bireysel gelişim açısından Man Utd'un uzun yıllar geleceğin yıldızlarını alıp parlatmasının ve bunu başarı ile yapmasının sırrı bu olabilir.

2011 yılında Man Utd futbolcu ve teknik ekip için yıllık 153mio£ harcarken, şehrin öteki yakasında bu tutar 21mio£ daha fazla. City 205 kişilik bir ekibe yıllık 174mio£ ödeme yaptı.

Operasyon giderleri aşağı yukarı aynı seviyede her iki kulüp içinde. United 75mio£ harcarken, City futbolcu maaşları ve amortismanlar hariç 60mio£'luk bir gidere katlanmış.

ManCity'nin tarihi zararının bir diğer sebebi de futbolcu değer kayıpları yani amortismanlar. Bu gider aslında reel gider değildir. Futbolcunun kulüp için faydalı ömrü üzerinden hesaplanan bu gideri dilim döndüğünce çalışacağım.

Man Utd, Hernandez için 17mioTL bonservis ödüyor ve futbolcu ile 5 senelik sözleşme imzalıyor. Aynı transfer döneminde Man City'de David Silva için 70mioTL ödüyor ve yine 5 senelk sözleşme imzalıyor. Bu her iki futbolcunun da faydalı ömrü 5 sene oluyor. Ve her sene bu futbolcuların değeri bonservislerinin 5'te 1'i kadar azalıyor. Bu değer azalışları da amortisman gideri olarak mali tablolara yansıyor. Man Utd, Hernandez için 3,4mioTL gider yazarken, ManCity, Silva için 14mioTL gider yazıyor. Diğer tüm verilerin aynı olması durumunda bile ManCity, United'dan 10mioTL daha kötü görüntüye sahip oluyor.

Yukarıdaki tablo farkın futbolcu amortismanlarından kaynaklandığını açıkça gösteriyor. Bunun sebebi de tahmin edilebileceği gibi yüksek bonservis bedelleri. Burada dikkat çeken bir diğer konu da ManUtd'ın sezon başı hedeflerinden birini tutturmuş olması. Futbolcu ve Teknik Heyet giderlerinin, toplam gelirin %50'sini aşmaması konusunda konulan hedefi %46 ile tutturmuş United. City'de ise durum Finansal Fair Play açısından endişe verici. Futbolcu ücretleri toplam gelirin %113'ü durumunda. FFP kuralları gereği ise bu oran %70'in üstünde olamayacak. City'nin bu kriteri kazasız atlatması için gelirini 250mio£'a çıkartması yani ek 95mio£ gelir artışı sağlaması gerekiyor. Mevcut durumda yapılmış sözleşmeler göz önüne alındığında futbolcu maaşlarının düşmesi söz konusu değil.

Takımların kullanıma hazır para rezervine bakıldığında ManUtd'ın kasasında kullanıma hazır 150mio£ bulunurken, City'de Şeyh takviyesi gelmezse kullanıma hazır tutar 30mio£.

Son olarak borçlara bakarsak ManUtd, sürdülebilir borç kavramını en iyi açıklayan ekiplerden. Aşağıdaki tabloya baktığımızda ManCity'nin Şeyh'in güçlü finansal yapısından sonuna kadar yararlandığını görüyoruz. O kadar transfer yapmasına rağmen ManCity'nin 73mio£ borca sahip olması Şeyh'ten bağımsız açıklanabilecek bir durum değil.

Man Utd'ın 5 sene içinde vadesi gelecek borçları 20mio£. Kullanıma hazır praya baktığımızda United bu borcu kolayca çevirebilir. Keza City'de kullanımı hazır 30mio£'u ile 5 yıllık borcunu ödeyebilir. Man Utd'ın 459mio£ borcunun 440mio£'luk kısmını 5 yıl ve üzeri vadeye erteleyebilmesi de finansal açıdan bir başarıdır. Ayrıca ManUtd 80mio£ borç ödeyerek 540mio£ borcunu bu seviyeye getirdi.

Manchester'ın iki yakasında da işler yolunda gidiyor. ManUtd'ın güçlü finansal yapısı, ManCity'nin ektiğini biçmeye başlaması. Önümüzdeki günlerde içinde bulunduğumuz sezonun ilk finansları raporları gelecek. Bakalım değişim ne şekilde olacak? Sabrınıza teşekkürler.

22 Kasım 2011 Salı

Başarı Eşiğimiz ve Man Utd'ın Şaşkınlığı

Gerets, Lucescu, Aragones, Guti, Del Bosque, Hiddink ve Schuster.Ve daha adını unuttuğumuz niceleri. Her ayrılış sonrasında bildik, tanıdık açıklamalar. "Biz Türk'üz, bize fazla profosyonellik yaramıyor." o yüzden de hepimiz Euro12'yi daha heyecanlı kılmak için tutacak takım arayışındayız.

Bir futbol takımı neye göre başarılı ya da başarısız adledilir. 18 takımlı süper ligimizde sezon başında somut hedefler koyan ve bunları bir yere "yazan" kaç takımımız var? "Lige renk katmanın" ötesine geçmesi muhtemel takımlar için kağıda, matbuu bir evrağa dökülmüş, yıl sonunda koyulan hedefleri objektif değerlendirebilecek cesaretli bir yönetim yok.

Aziz Yıldırım'ın 3 sene üst üste şampiyonluk sözünden sonra "Bursa sayılmaz" mealindeki açıklamasına karşı çıkabilecek bir matbuu evrak var mı?

Her şeyi bilen biz, Alex Ferguson gelse en fazla 2 sezonda kovacak olan biz, her şeyi dör dörtlük yaparken bakın şaşkın Man Utd ne yapmış!

Geçtiğimiz hafta Man Utd 2010/2011 sezonuna ait raporunu kamu oyu ile paylaştı. Borsa'ya kote 4 kulübümüz dışında hiç bir futbol kulübü, kayıtlarını kamuoyu ile paylaşmazken Man Utd'ın yaptığı en basit anlamı ile densizlik, kötü örnek olmak. Zaten bir hocayı 3 seneden fazla takımın başında tutan tüm takımları, Türk örf ve adetlerine uymuyor diye lanetleyebiliriz.

Man Utd raporunun hemen başında sezon başında koyduğu başarı kriterlerini ve sezon sonunda bu kriterlerin gerçekleşme durumunu ortaya koymuş. Peki ne bu kriterler?
  1. Premier Ligi ilk 3 içinde bitirmek.
  2. Şampiyonlar Liginde son 16 içinde yer almak.
  3. FA Cup ve Carling Cup'ta son 8 içinde yer almak, yani çeyrek final oynamak.

Man Utd geçtiğimiz sezonu şampiyon olarak tamamladı, ŞL'de finalistti,FA Cup'ta yarı final oynadı, Carling Cup'ta ise çeyrek finalde elendi.

Peki biz de durum ne? Her sene UEFA'ya hangi takım giderse gitsin hedef "final". Madem hedefi "final" olarak koyabiliyorsun, neden kupa olarak koyamıyorsun o da ayrı bir çelişki bu arada.

Gerçekçi ve ölçülebilir hedeflerin uzağında kaldığımız sürece getirmek için neresinde kapısında yattığımız, bir jenerasyonun çocukluk kahramanlarını davul zurna ile uğurlamaya devam ederiz ve yakaladığımız başarılar sadece tesadüf olur.

16 Kasım 2011 Çarşamba

İş İlanı

TEKNİK DİREKTÖR (MİLLİ TAKIM)
(Ref: 20110920BT)

İlan Tarihi: 16.11.2011

Şehir/Ülke: Tüm Türkiye, Ve Yurtdışı Temsilcilikler

* Personel Sayısı: 1


Genel Nitelikler:
Uluslar arası alanda faaliyet gösteren yerli sermayeli futbol takımımızın yedek kulübesinde çalıştırılmak üzere ‘’Teknik Direktör’’ aranmaktadır.

• Bi’ yerden bi’ sekilde mezun,
• Gazetecilere ve medyaya laf sokabilecek düzeyde Türkçe bilen,
• 4-4-2 , 4-1-4-1, 4-3-3, sistemlerinde ileri derecede tecrübeli,
• TFF yöneticileri bir şekilde çalışmış ve kafa kol ilişkisine sahip,
Ulusal lig takımlarında en az 3-5 yıl 1. Teknik sorumlu olarak çalışmış,
• Yenilikleri takip eden, ekip çalışmasına yatkın, insan ilişkilerinde başarılı, yeni futbol düzeni konusunda takipçi,
• Jöle ya da biryantin kullanabilecek düzeyde saça sahip ve krizmatik giyinen,
• Erkek adayların askerlik görevini yapmış olmalı ama yeri geldiğinde bir asker gibi takımına gaz vermeli, maç konuşmalarında “Vatan-Millet-Sakarya” yahut “Her Türk Asker” diyebilmeli.
• Adayların Türkiye’de ikamet etmesi veya edebilecek durumda olması gerekmektedir.

Tüm başvurular gizlilik içinde yürütülecek ama adını vermek istemeyen bir TFF yöneticisi tarafından medyaya sızdırılacaktır.

İş Tanımı:

• Yeni bir beyaz sayfa açmak,
• Moral ve motivasyon değerleri düşmüş, git gide gerileyen Türk futbolunu ayağa kaldırmak,
• Ulusal takıma yeni oyuncular kazandırmak, takım içindeki hizipçiliği, abiciliği, kulüpçülüğü sona erdirmek,
• Hakkedene forma vererek kendine sövdürmemek,
• Yardımcısına hakikaten yardımcı olduğunu hissettirmek,

2 Kasım 2011 Çarşamba

Futbol "İş" Değildir..


Bu gün 1.4milyar Sterlinlik bir değerin yaratıldığı yerin bir tuhafiyeci dükkanı olması işin özüne baktığımızda hiç de şaşırtıcı değil.

Futbolun finansına şöyle bir göz ucuyla baktığımızda ortaya çıkan tablo acımasızca eleştrilecek şekilde. "Anı dükkanı" kitabında yazar bir anıya karşılık müşterisine başka bir anı satıyordu. Kulüplerimizde de sanırım yöneticiler mazbata karşılığında finansal yeteneklerini feda ediyorlar.

Borsada işlem gören kulüplerin 3 aylık cirosu 107mioTL iken yine borsaya açık ve varlığından belki de ülke üzerinde 10bin kişinin bile haberdar olmadığı gübre fabrikası tek başına 50mioTL ciro yapabiliyor. Deloitte'nin Money League sıralamasında ilk üçe giren takımlar İMKB100'de ilk 50'ye bile giremezler. Çünkü futboldan kazananlar genel de kulüpler dışındaki aktörler.

Futbolun bugün dünya üzerinde oldukça büyük bir finansal değer yaratmasının asıl sebebi kulüplerin göremediklerini gören ve kulüpleri buna yönlendiren firmalar. Futbol işindeki insanlar genellikle diğer sektördeki insanlar tarafından sömürülür ve yenilikler diğer sektörlerin futbol kulüplerine yaptıkları öneriler üzerine şekillenir. Bu ülkede 10 önce sene gerçek bir formaya sahip olmak ayrıcalıktı ve bunu bizim için kolaylaştıran maalesef kulüpler değil forma üreticileri oldu. Formanın paraya dönüşebilecek bir değer taşıdığını fark edenlerin asıl amacı kar olan kuruluşlar olması da aslında şaşılacak birşey değil.

Aston Villa'ya gönül verek kulüpte her seviyede yöneticilik yapan William McGregor'un önderliği olmasaydı bugün Premier Ligin dünya üzerindeki yayın geliri 1.4milyar Sterlin olmayacaktı. Profosyonel olmayan ve sürekli iptal edilen maçlar canına tak eden "tuhafiyeci" Blackburn Rovers, Bolton Wanderers, Preston North End ve West Bromwich Albion kulüplerine bir mektup yazarak The Football League'in kurulmasına öncülük etti. Bu çağının ötesindeki hamlenin bugün geldiği yerde bir takım kırılma noktalarının olduğunu belirtmek gerekir.

1982 yılına kadar İngiliz kulüpleri maçlarının televizyonda canlı yayınlanması şiddetle karşı çıkıyordu. Bu karşı duruşun amacı tribünlerin boş kalacağı endişesiydi. Bizim yöneticilerimizin "dekoder alın" talimatı o zaman İngiltere'de "bilet alın" şeklindeydi. Daha sonra durum değişti, maçlar canlı yayınlanmaya ve bedel olarak 1.4 milyar Sterline yaklaştı ancak tribünler yine de doluyor. Tüm tribünlerin dolduğu göz önüne alınırsa bunu sportif başarı ile açıklayamayız. Bu yüksek doluluk oranında yine futbol dışından gelen Peter Taylor'un stadlar için istediği iyileştirmenin payı var. Yapılan bir araştırmada stadını yenileyen ve daha konforlu hale getiren takımların sportif başarıdan bağımsız olarak seyirci sayılarını anlamı bir artırdığı görülüyor. Yani taraftarına bir tuvalet bile yapamayan, yıllarca stadına çivi bile çakmayan futbol yöneticilerinin yaptığı çıkışlar anlamsızlaşıyor.

İşin özü yakınlarda bir futbol kulübü almayı ve para kazanmayı düşünüyorsanız hemen bir FM12 alın. Bu işe ayırdığınız bütçeyi de hazır baz faizler yükselme eğilimindeyken vadeli ya da altına yatırın daha çok para kazanırsınız.

31 Ekim 2011 Pazartesi

Beşiktaş'ın Kombine Aymazlığı...

Futbol, kitleri hareket kabiliyetinin yüksekliği sayesinde dünyanın en popüler oyunu.Bu oyunun bu denli popüler olması, oyunun oynandığı coğrafyadaki para kaynaklarını da bir şekilde harekete geçiriyor. Ve kulüpler aldıkları sonuçlar kadar sattıkları forma ile de bir sıralamanın içinde buluyorlar kendilerini.

Kulüplerin gücü aslında birebir taraftar sayıları ile de ortaya konabilir. Sportif başarının yeni taraftar edinmedeki gücü göz ardı edilemez. Sportif başarı ile taraftar sayısı arasında doğru orantı var. Bu orantının bir değer bacağı da kulüplerin sezonluk kart satışları.

Beşiktaş taraftarı Sivas maçında bilet fiyatlarını protesto edip yönetime bir ayar vermeye çalışınca, çok değerli Beşiktaş yöneticisi Mete Düren de taraftara ayar verdi. "Ekmek bulamazsan pasta ye" diyenlerin ezberini bozan Düren, "400TL'lik bilet alacaklarına 50TL'lik bilet alsınlar" diyerek taraftara atarlandı.

Ayrıca bu sezon adet olarak en düşük kombineyi sattıklarını ama tutar olarak geçen senenin %70'i oranında ciro yaptıklarını belirtti.

Uzun süredir bu konuda yazma niyetindeydim ve Sayın Düren bu niyetimi gerçeğe çevirdi.

2006 yılından bu güne kombine fiyatlarını yan yana koyduğumuzda, enflasyon hesaplamasına Kombine bilet katılmamasının düşük enflasyonun sebebi olması muhtemel.

2006-2007 sezonunda Beşiktaş'ın en pahalı kombinesi 2.950 TL olan VIP ÜST D iken 2011-2012 sezonunda aynı yerin bilet fiyatı 8.250TL oldu. Yani o günden bu güne %180 oranında zamlandı.
2006-2007 sezonunda İnönü Stadında en düşük kombine fiyatı ise 70TL ile Eski Açıktı. Bu sezon eski açıktan takımını desteklemek isteyen bir Beşiktaş taraftarının cebinden çıkması gereken tutar ise 700TL. Değişim %900.Aynı Şekilde Yeni açık tribündeki kombine fiyatları da %900 oranında bir zam görmüş.Yukarıdaki tabloda kombine kartların sezon sezon fiyatlarını görüyoruz. Fiyatlardaki artışa mantıklı bir açıklama getirecek yönetici yok sanırım. Gırtlağa dayanan borçlar için kombineden bu kadar medet ummak umutsuzluğun resmidir aslında.

Ayrıca Sayın Demirören'in "Kombine almasanız da olur" anlamına gelen "dekoder alın" çıkışı da yönetimin kombine satışına bakışı açısından bize bir ip ucu vermekte.

Stad, konfor, maç izlenebilirlik vs. gibi pek çok kritere göre bölünmüş. Beşiktaş maçları için kombine almak isteyen taraftara yönetimimiz 12 farklı seçenek sunuyor. Bu seçeneklerden "VIP" ile başlayanlar hem kapasite olarak az, hem de belli bir gelir eşiğinin üzerindeki bir azınlığa hitap ediyor. Her takım gibi aslında halkın takımı olan ve taraftarlarının %90'a yakını orta ve alt sınıfa mensup(çünkü ülkenin %90ı bu standartta) bir takımın, bu taraftar grubuna satabileceği kombine sınıfları bir nebze numaralı, kapalı ve açık tribünler.

Ancak geçtiğimiz sürece baktığımızda VIP katagorisindeki kombinelere gelen zam ortalama %330 olurken, daha düşük gelirli taraftara hitap eden numaralı,kapalı ve açık tribünlere gelen zam ortalama %390. Numaralı tribününü bu hesaplamanın dışında bırakırsak Kapalı ve Açık tribünler içi 5 sezonluk zam %720 oranında.

2006'dan bu güne EUR%28,USD%14 artmış, Beşiktaş'ın Eski ve Yeni Açık Kombineleri ise %900.. En az atış ise %279 ile VIP ALT C&D'de olmuş.

Sayın Mete Düren kombine satışlarının bir oyuncu transferine bile yetmediğini söylemiş. Evet bu sezon kombine satışları 2mioTL civarında. Ancak geçmiş dönemlere bakarsak 2006'dan bu güne 70mioTL ciro yapılmış. Geçtiğimiz sezonun geliri ise 20mioTL.

Sayın Düren 20mioTL bir futbolucunun transfer bedeli çıkartmıyorsa yaptığınız transferlerin gerçek fiyatını kamu oyuna açıklama zamanı gelmiştir. Mendez ile olan kafa kol ilişkiniz konusunda az çok fikrimiz var ama siz 20mioTL'ye bir oyuncu alamıyorsanız vermeniz gereken çok hesap var.

Vakit bu yönetim anlayışı için "taraftara ayar vermek" vakti değil "hesap verme" vaktidir. Tabi hesap soran olursa. Ha unutmadan; Quaresma ne gol attırdı akşam yea. Trivelaaa..

UEFA Kupasında Şampiyonlar Liginden Gelen Takımların Başarısı

1999 yılının mayıs ayının 15. günü Avusturyalı hakem Günther Benkö son düdüğü çaldığında tarih Lazio'yu son Kupa Galipleri Kupası şampiyonu olarak kayıtlara geçti. Vieri'nin 7. dakikada attığı gole Dani ile cevap veren Mallorca 81. dakikada Nedved'in golüne engel olamadı ve payesine tarihte şampiyon yerine finalist olarak anılmak düştü.

Sven-Goran Eriksson'un kazandığı belki de son kupa olan bu Kupa Galipleri Kupasından sonra Avrupa arenasındaki sezon boyunca süren kupa sayısı ikiye düştü. Artık ülkelerinin kupasını kazanan takımlar daha rekabetçi bir kupa olan UEFA kupasında mücadele etmeye başlayacaktı.

Kupa Galipleri Kupasının kalkmasının sebebi her ülkenin sadece kupa sahibinin ya da finalistinin gittiği bir kupa olmasıydı aslında. Kupaları zaman zaman sürpriz takımlar kazanabiliyor ve bu ekipler ülkelerinin güçlü takımları olmayabiliyordu. Kupaya katılan takımların düşük şöhretide kupanın izlenme oranını büyük ölçüde etkiliyordu.

Bir diğer statü değişikliği de Şampiyonlar Ligi gruplarında hedefsiz takım bırakmamak adına gruplarında 3. olan takımların yollarına UEFA kupasında devam edecek olmasıydı. 32 takımlı eleme turundan bu kupaya dahil olan Şampiyonlar Ligi üçüncüleri bu kupayı ne oranda kazanıyor?

Kupa Galipleri Kupasının kalkmasından bu güne UEFA kupası 12 tane şampiyon çıkarttı. Bu 12 şampiyon içinde aralarında Galatasaray'ın da bulunduğu 5 takım Şampiyonlar Liginden gelip mutlu sona ulaştı.

Bu konu ilk aklımı kurcalamaya başladığında Şampiyonlar Liginden gelen takımların %90-%95 oranında kupayı aldığı gibi bir tahminim vardır ancak sezonları incelediğimizde bu oran sadece %41.

2000'de Galatasaray, 2002'de Feynoord, 2005 yılında CSKA Moskova, 2009 yılında İstanbul'da Shaktar ve son olarak 2010 yılında Atletico Madrid şampiyonlar liginden gelip UEFA kupasını alan takımlar oldular.

Liverpool,Valencia,Sevilla iki kez,Zenit ve yine Porto iki kez UEFA kupasını mücadeleyi Ağustos'tan Mayıs'a kadar aynı kupada sürdürerek müzesine götürdü.

Şampiyonlar liginden gelen takımlar için UEFA kupası çok kolay ya da çantada keklik bir kupa değil. Bunun rakamlardan da görebiliyoruz.

Ancak burada tartışılması gereken konu kupanın kazandırdığı para. Bir kulüp UEFA kupasına play-off'tan başlayıp kupayı müzesine götürdüğünde kasasına yaklaşık 6mioEUR koyuyor. Şampiyonlar liginden gelen kulüp ise 4,5mioEUR kazanıyor.Buna şampiyonlar ligi gelirleri de eklendiğinde toplam tutar 10mioEUR'yu buluyor.

28 Ekim 2011 Cuma

Borsa'da İşlem Gören Süper Lig Takımlarının Mali Tabloları



Sadece "yönetemiyoruz" desek ve yazıyı bitirsek olur aslında. Geçtiğimz hafta büyük acıları peş peşe yaşayan bir ülkenin vatandaşları olarak yaşanan turnusol görevli olaylar pek çok eksiğimizi tokat gibi suratına çarptı. Ve o tokat vicdansız,faşist yaklaşım sahiplerinin tokadıydı. Bu acı olaylar sırasında 4 büyüklerin bilançoları sessiz sedasız Kamu Aydınlatma Platform'un da yerini aldı. Adı her ne kadar Kamu Aydınlatma Platformu olsa da yayınlanan tabloları ve dipnotları analiz etmek çok kolay değil. Teknik ve ağır finansal terimler arasında kaybolmadan bir kaç ilgi çekici noktaya dikkat çekmek gerekli.

Bu tablolardaki veriler 01-06-2011 / 31-08-2011 tarihleri arasında kalan 3 aylık döneme ait. Yani futbol oynanmayan,transfer karşamasında geçen ve şike soruşturmasının gölgesindeki bir döneme ait.

Geçtiğimiz günler de gazeteler küçük puntolarla bunu haber yaptılar ama verdikleri sadece rakamlardı ve tüm takımların zarar ettiğini yayınladılar. Öncelikle biz de bu rakamları vererek başlayalım.



Yukarıdaki grafikte mavi ile belirtilen kısım takımların futbol gelir ve giderlerini, diğer kısım ise futbol dışı yönetim ve finansal giderlerini göstermekte. Bu durumda İstanbul'un 3 büyüğünün futbol olarak 20mioTL ile 30mioTL zarar ettiğini görüyoruz. Ama gözden kaçmaması gereken konu bu dönem de Süper Lig'te maç olmadığı için kulüpler Yayın Gelirinden mahrum kaldı. Aslında iş biraz karışık Kulüpler bu alacaklarına karşılık kasalarına en az 10 mioTL para koydu ancak bunu mali tablolalarına gelir olarak değil Avans olarak yazdı. Kulüplerin bu zararı aslında hormonlu bir zarar. Lig normal dönemde başlasaydı bu zararlar ortalam 10-15mioTL daha az olacaktı. Ayrıca bu dönem de maç olmadığı için maç günü gelirleri de oldukça düşük. Bu dönemin tek kar açıklayan takımı Trabzonspor.

Aşağıda kulüplerin özet gelir tablosu var. Bu tabloya bakılında Şampiyonlar Liginin ne kadar önemli bir gelir kapısı olduğunu görüyoruz. Ayrıca bu gelir kapısına katılma şartlarının ligin 8. haftasında değişmesi de ayrı bir yazı konusu.



  • GELİRLERE ŞİKE DARBESİ
Kulüplerin gelirleri, Deloitte Money League ve UEFA Fair Play gibi standartlara göre 3 ana başlık altında toplanıyor. Bunlar Yayın Gelirleri, Maç Günü Gelirleri ve Ticari Gelirler.

Bu sezon gelirleri geçtiğimiz yıl ile karşılaştırdığımızda şike sorusturması nedeni ile geç başlayan liglerin, yayın gelirlerini büyük oranda düştüğünü görüyoruz. Gçetiğimiz sezon 4 büyük kulüp toplam 92mioTL gelir kaydederken bunun %53'ünü yayın gelirleri oluşturuyordu.

Bu sezon ise kulüplerin gelir kaleminde %17'lik bir artış oldu ve gelir toplamı 108mioTL'ye ulaştı. Ama 108mioTL'nin içinde Yayın Gelirlerinin payı ise sadece %25.



Maç günü gelirlerinde ise %189'luk bir artış var bunun açıklaması şike sürecinin en sancılı takımı Fenerbahçe'ye taraftarının sahip çıkması. 38,4MioTL Maç günü gelirinin 32mioTL'si Fenerbahçe'ye ait. Taraftar kart, kombine kart ve loca satışlarında bir inanılmazı gerçekleştirdi Fenerbahçe. Ligde bulundukları sıra da aslında futbolcuların kenetlenmesi bir anlamada. Buna taraftarın da eklenmesi ile bu kenetlenme sadece puan tablosunu değil gelir tablosunu da olumlu etkiliyor.



Yukarudakş grafik 4 büyük kulübün gelir toplamlarını gösteriyor. FB haricinde diğer kulüpler 20-27mioTL bandında gelir elde ederken Fenerbahçe 37mioTL gelir ile en yakınındaki takımdan 10mioTL fazla gelir etde etmiş görünüyor.



Kupalarına katılmanın önemini yukarıdaki tablo aslında açıkça gösteriyor. Trabzonspor'un 21mioTL yayın gelirinin 18mioTL'lik kısmı Şampiyonlar Ligi katılım payından gelen kısım. Aynı zamanda Beşiktaş'ta Avrupa Ligi sayesinde 5,6mioTL gelire sahip. Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligine gidememesinin 3 aylık faturasının da 18mioTL olduğunu görebiliyoruz.

  • GİDER DENGESİ
Ülkemizde şirket yöneticilerinin tasarruf kelimesi söz konusu olduğunda birinci refleksi işçi çıkartmaktır. Çünkü pek çok firmada en büyük gider "personel maliyeti" dir. Bu aslında en büyük değerin de personel olduğunu gerçeğini gösterir ama görmezden gelinir. Gider bakımından takımlarımızı incelediğimizde an az gidere sahip takım olarak Trabzonspor'u görüyoruz. En çok gidere sahip olan takım ise Fenerbahçe.



Toplam gider içinde Fenerbahçe 50mioTL barajını geçen tek takım. Gelirinden 1,7 kat daha fazla bir gidere sahip ve bu giderler içerinden 22mioTL'lik "Futbol Altyapı Giderleri" adında bir gideri var. Yani toplam giderin neredeyse %33'ünü altyapıya harcıyor. Acaba bu 22mioTL "Altyapı" giderinin semeresini ne zaman alacak Fenerbahçe?

Futbolcu ücretlerinin toplam gider içinde en çok olduğu takım tabi ki Beşiktaş. Giderin %60'ı futbolcu maaşları.Diğer 3 büyük takımın futbolcu ücretlerinin toplam gidere oranın da %43 ila %47 arasında bir dengede duruyor.

Peki bu futbolculara verilen paralar takımın kasasına ne şekilde yansıyor?

Beşiktaş ve Galatasaray gelirlerinden daha fazlasını futbolcularına ödüyorlar. Beşiktaş toplam gelirinden %112, Galatasaray ise %103 futbolculara ödeme yapıyorlar. Bu durum en borçlu iki kulübün neden bu takımlar olduğunun da bir nevi göstergesi.

Fenerbahçe gelirlerinin %74'ünü, Trabzonspor ise %40'ını futbolcu ve teknik heyete maaş olarak veriyor. Önümüdeki 3 ayda STL gelirlerinin Gelir Tablosuna yansıması ile bu oranların düşeceğini de belirtmek gerekli.

Giderler açısından başka bir detayda 3 ayda ödenen Menajerlik giderleri. Fenerbahçe ve Galatasaray kulüplerinin dipnotlarında bu konuya ait detay bulunmuyor ancak Beşiktaş'ın Mendez ile olan içli dışlı ilişkisini göz önüne aldığımızda 3,4mioTL menajerlik gideri fazla göze batmıyor. Trabzonspor ise kendi Mendez'ini yaratma peşinde sanırım. Sezonun ilk 3 ayı için giderleştiren Menajerlik faaliyetleri 6,7mioTL. Burada takımın son anda Şampiyonlar Ligine alınması ve hızlıca yapılan transferler mazeret olarak gösterilse de tüm takıma 10mioTL ücret verirken 6mioTL menajerlik gideri yapmak ciddi olarak araştırılması gereken bir konu. Menajerler, futbolculardan çok kazanıyor neredeyse.

  • SÜRDÜRÜLEBİLİR BORÇLANMA
Gelir tablosunun bu dönemdeki aldatıcılığından bahsetmiştik.Ancal bilanço kalemleri açısından aynı şeyi söyleyemeyiz.

Muhasebe 101'in konuarından biri "cari oran" adı verilen bir rasyodur. Bu rasyo şirketlerin borç ödeme gücünü gösteren ve karşılaştırmada daha gerçekçi sonuçlara ulaşmayı sağlayan bir orandır. Bu oranın 1(bir) olması demek o şirketin 1 yıl içindeki borçlarını herhangi bir sıkıntıya mahal vermeden ödeyebilecek durumda oması demektir.

Bizim 4 büyük kulübümüz içinde en yüksek oran 0,47 ile Fenerbahçe'ye ait. Yani Fenerbahçe mevcut durumda borçlarının sadece %47'sini ödeyecek durumda. Bu da borcu borçla ödemek ve faiz giderine kaylanmak anlamına geliyor. En kötü durumda ise 0,22 ile Beşiktaş var.



4 büyük kulübün toplam 1.077.334.668TL borcu bulunuyor. Bu borcun 336.358.524TL'si bankalara ve bunun da 143.106.484 TL'si bir yıl içinde ödenecek.

Takımların borç detaylara aşağıdaki tablodan ulaşabilirsiniz.



Bu kadar borca faiz yükünü de eklediğimizde ortaya çok daha karamsar bir tablo çıkıyor. Takımlarımızın ödediği faizlere bakarsak birinci sırada yine Beşiktaş'ı göreceğiz.


Beşiktaş'ın 3 aydaki faiz maliyeti tam 4,5mioTL bunu 2,4mioTL ile Galatasaray izliyor. Fenerbahçe ise bu dönemde diğer 3 kulübün aksine faiz geliri elde etmiş. Bu borçlanmanın getirdiği maliyetin bir ayağı. Diğer ayağı ise kur üzerinde dalgalanmanın getirdiği kur riski. Özellikle USD ve EUR'daki aşırı değerlenme sonrası borçlarının büyük çoğunluğu döviz cinsinden olan kulüplerin TRL karşılığı borçlarında da bir artış meydana geldi.

Kur riskinden en fazla etkilenen takım ise Galatasaray oldu. 3 ay içinde borcu TRL olarak 27mioTL arttı. Basitçe anlatmak gerekirse Galatasaray, döviz 2,1TL iken 1mioTL borçlandı ve karşılığı olan 2,1mioTL'yi harcadı. Borç vadesinde kur 2,4TL oldu ve Galatasaray borcunu ödemek için 2,4TL'den 1mioEUR aldı ve borcunu ödedi. Bu durumda Galatasaray aslında 2,1mioTL için 2,4mioTL ödedi.

Galatasarayı izleyen kulüp ise 18,5 mioTL ile Beşiktaş. Borçları bu iki kulübe göre daha az olan Fenerbahçe ve Trabzonspor kur riskinden toplam 7mioTL gibi bir zarara uğramış.




  • ÖZKAYNAK SORUNU
Özkaynak en temel anlamıyla tüm varlıklar satılıp borçlar ödendikten sonra elde kalan kısımdır. İki kulübümüzün özkaynakları eksi değerde yani şirketin kendine ait hiç birşeyi olmadığı gibi satsa,savsa yine de borç kapanmıyor. Bu şirketler futbol dünyasının saygın kulüpleri olmasaydı şimdiye kadar çoktan iflaslarını açıklamışlardı ancak saygınlıkları sayesinde yüksek de olsa faizle borç bulabiliyorlar ve bir şekilde mevcuduyetlerini sürdürebiliyorlar.



Sonuç olarak;

  1. Kulüplerin bu dönemdeki zararlarının yüksek olmasının sebebi bu dönemde STSL'in oynanamasıdır.
  2. Kulüplerin neredeyse tamamı borçlanma konusunda sınıfta kalmıştır.
  3. Bu görüntü ile Finansal Fair Play kriterlerini bayağa bir esnetecek TFF ya da kulüplere mali tablo makyajında uzman kişileri işe almasını önerecek.
  4. Kulüplerin gider kalemleri belli bir standarta sahip değil, bu yüzden gider karşılaştırmalarında standart oluşturmak zor. TFF'nin tüm kulüplerin aynı standartı tutturması için ortak ve detaylı şablon hazırlamalı.
  5. Finansal Fair Play'de özkaynağı eksi olan kulüplerin üzerine çizgi çekiliyor. Bu durumda Beşiktaş ve Galatasaray büyük risk altında.
  6. Fenerbahçe'nin borsaya açılış şekli diğer 3 kulübe daha farklı. Fenerbahçe bugüne kadar futbolcuları Dernekten kiralayıp kullanıyordu ve vergiden muaftı ancak yeni düzenlemeden sonra futbolcular dernekten Fenerbahçeye geçti.Önümüzdeki dönemde giderlerde bir şişkinlik yaşanabilir.
Sabrınız için teşekkürler